31 Mart 2015 Salı

MUTLU ÇALIŞANLAR=MUTLU MÜŞTERİLER



 


MUTLU ÇALIŞANLAR=MUTLU MÜŞTERİLER


Şirketlerde teknolojiler, süreçler, metodolojiler vs.. dört dörtlük olsa da, şirketleri başarıya götürecek  en önemli unsur “insan” faktörüdür. Bu nedenle şirket yönetiminin bakış açısı “insan” odaklı olmalıdır. “Gidenin yerine yenisini buluruz” yaklaşımından kaçınılmalı ve  işten ayrılmaların sebeplerini araştırarak bunu önleyecek uygulamalar geliştirilmelidir.


Çalışanlardan beklenen üstün performans için, en başta çalışanların gönülleri fethedilmelidir.


(“Bir insanın beyninin, elinden geleni yapması için önce kalbini fethetmek gerekir.” Andrew Carnegie)


Mutlu ve motive çalışanlar her zaman daha verimli ve daha üretkenlerdir. Şirketlerinde uzun yıllar çalışmayı düşünürler, şirketin başarılı olması için  özverili çalışırlar. Çevrelerine şirketleri hakkında olumlu şeyler söyleyip, şirketlerini bir işyeri olarak başkalarına da tavsiye ederler. İşe yeni girecek olan kişiler için, çalışan devinim oranı düşük şirketler güven duygusu oluşturur.


Şirketlerde çalışan bağlılığının düşük olması, çalışan devinim oranını arttırır.Yeni gelecek olan çalışanın, eski çalışanın yaptığı işi öğrenerek yapması ise zaman alır, şirketlere maliyeti yüksektir. Şirketlerde güçlü bir dokumantasyonla kurumsal hafıza yaratılsa da, bu durum şirketlerde yine de bilgi kaybına neden olur. Çalışanların o şirketten neden ayrıldıkları ile ilgili veriler, o şirket için piyasada kötü imaj oluşturur. Bu da şirket için prestij kaybı demektir.


Bağlı çalışanlar kimlerdir?


Motivasyonu düşük, ay sonunda alacağı maaşı hedeflemekten öte hedefleri olmayan, özverili çalışmayan çalışanlar bağlı çalışan değildir. Ya da aldığı maaşı da beğenmeyen, kendi içinde huzursuz, etrafa da huzursuzluık veren, daha iyi bir iş bulana kadar şirkette çalışmaya devam eden çalışanlar da bağlı çalişan kategorisinde değerlendirilemez. Bağlı çalışanlar, hedeflerini fazlasiyla yerine getirmek için uğraşan, özverili, motivasyonu yüksek mutlu çalışanlardır.


Çalışanlar neden şirketlerinden ayrılmak isterler?


Bu soruyu yanıtlarken, kuşak farklılıklarının dikkate alınması gerekir. Y kuşağı çalışanlarının çoğunlukta olduğu şirketlerde, bağlılık yaratabilmek için, onları iyi tanımak ve bu yönde tedbirler almak önemlidir. Y Kuşağının, X Kuşağına göre bağlılık düzeyi daha düşüktür. Y kuşağı, kariyer gelişimi ve ücret olanaklarının da iyi olması halinde X kuşağına oranla çok daha kolay iş değiştirebilmektedir.


Çalışanlarının çoğunluğunu Y kuşağının oluşturduğu şirketlerde, kişisel gelişime yönelik yatırımların yapılması, yeteneklere uygun kariyer yollarının oluşturulması ve şeffaf yönetim prensibinin benimsenmesi gerekir. 


Yapılan araştırmalara göre, işten ayrılmalarda en önemli faktör, ücret ve yan hakların, piyasa koşullarının altında kalmasıdır. Ardından gelenler ise:


  • Kariyer yolu ile ilgili ilerleme imkanının olmaması ya da kısıtlı olması,
  • Kişisel gelişim olanaklarının sağlanmaması,
  • Çalışanların özel hayatlarını hiçe sayan sürekli mesaili çalışma biçimi,
  • Çalışanlara insiyatif alabilecekleri konusunda güvenmeyip insiyatif alabilmelerine fırsat verilmemesi, (Çalışanların liderlik vasıflarının gelişimine katkıda bulunulmalıdır, çalışanlara güven duyulmalıdır.)
  • Çalışanların takdir edilmemesi ve hatta sürekli eleştirilmesi, (Bir şirkette çok iyi ücret alıp, keyifli bir ortamda çalışıyor olsanız da ilk yöneticiniz motivasyonunuzu azaltıyor ya da yok ediyorsa bağlılıktan söz edilemez.)
  • Yöneticilerin çalışanlarından iyileşme yönünde geri bildirim alma çabası içerisine girmemesi,
  • Terfi ve ödüllendirmelerde adaletli davranılmaması,
  • Verilen taahhütlerin zamanında yerine getirilmeyişi,
  • Çalışan başarılarının şirket içerisinde paylaşılmaması,
  • Çalışma ortamı veya lokasyonunun elverişsizliği,


Çalışan yönetici arasında pozitif bir iletişimin ve karşilikli güven duygusunun olması, çalişanlarin üst yönetime- yönetimin çalişanlarina duyduğu güven, adil, dahil eden, takdir eden şeffaf bir yönetim kültürü, keyifli iş ortamları, sosyal aktiviteler, yurtdışında kariyer imkanları, iş-özel yaşam dengesini sağlamaya yönelik uygulamalar çalışan bağlılığını arttırır.


Şirketlerin başarılı olabilmek için, dikkate aldıkları anketin, sadece müşteri memnuniyeti anketleri olmaması gerekir. Müşteriyi memnun edecek, çalışanlarının mutluluğunun değerlendirildiği anketler hatta daha da önemsenmelidir. Çalışan bağlılığı anketleri ile, elde edilen verilerden çıkan sonuçlar için, aksiyon planlarının alınıp, uygulanması ve sürdürülebilirliği ile ilgili çalışmaların yapılması gerekir. Çünkü gerçekten mutlu çalışanlarla mutlu müşterilerden bahsedilebilir..


 

20 Şubat 2015 Cuma

KARTLI ÖDEME SİSTEMLERİNDE DİJİTALLEŞME





Dijitalleşme önündeki engelleri görüp, tedbirlerini alan firmalar, rakiplerinden bir adım öne geçebilecektir.


Kredi kartı kullanımında, Avrupa’da İngiltere’den sonra ikinciyiz. POS kullanımında ise birinciyiz.


2007 yılında chip&pin geçişini tamalayan üçüncü ülke olmuştuk. Amerika ve Çin chip&pin’e daha yeni yeni geçiyor. (Union Pay kart sayısında dünyada 4,5 milyar kart ile birinci.) Avrupa’da chip dönüşümünde gösterdiğimiz başarıyı, dijital dönüşümde de gerçekleştirebilmeyi umuyorum. Ancak son yıllardaki istatistikler pek iç açıcı değil.


BKM verilerine göre,  2014’te kredi kartı sayısı, 2013’e göre%0,3 artmış.Bu artış 2013 yılında %5, 2012 yılında ise, %6 idi.


Tüketicilerin kredi kartı ile ödeme tutarı, 2012’de %25, 2013’te %17, 2014’te ise %17 olmuştur.


Kartlı ödeme sistemlerinde son yıllarda, kart sayısında ve kartla yapılan ödemelerde düşüş var. Kartla yapılan ödemeler= kayıt altına alınmış ekonomi iken, alınacak tedbirler kart alış verişlerini teşvik edici yönde olmalı.Nakitsiz toplum olmayı başardığımızda, ekonominin kayıt altına alınmasına önemli ölçüde katkı sağlanacaktır. Oysa ki BDDK’nın son yıllarda kartlı ödeme sistemleri ile  ilgili  düzenlemeleri ile birlikte, banka karlılıkları azaldı. 1 şubat 2014 tarihinde getirilen taksit sınırlaması ile, taksitli alış verişlerde düşüşler görüldü. Ancak telefon satışlarında bir azalma olmayıp aksine özellikle akıllı telefon sayısının giderek artıyor olması insanların, kredi, senet vb yöntemlerle alış veriş yaptıklarını gösteriyor. Oysa ki amacımız kayıt altına alınmış, nakitsiz toplum yaratmak değil miydi?


Kartlı ödeme sistemlerinde eski canlılığın kazanılması ve nakitsiz toplum hedefimiz için, kartla alış verişi teşvik edici tedbirlerin alınması yönünde kararlar alınması gerekiyor.


Günümüzde en değerli olan kavramın zaman olduğu gerçeği, tüm işlemleri daha kısa zamanda daha pratik yapma isteğini doğuruyor. Kredi kartı alış verişlerinin 1/3’ü internet üzerinden yapılıyor. İnternet ve mobil uygulamalar üzerinden yapılan işlemler giderek yaygınlaşıyor.


POS’lardan yapılan alış verişlerde şifre girme için bile zamandan tasarruf etmek istiyoruz. Temassız işlem gerçekleştirme oranı giderek artıyor. Nakit yapılan ödemelerde işlem 26 saniyede, kartla şifre girerek 16 saniyede, temassız 9 saniyede tamamlanıyor.  Kart otoriteleri önümüzdeki 10 yılda temassız özelliği olmayan POS kalmayacağını öngörüyorlar.


Zamandan tasarruf etmek adına dijital cüzdan uygulamaları giderek yaygınlaşıyor. Ödeme sistemleri ve bankalardan sonra, Apple, Samsung gibi telefon markaları da kendi dijital cüzdan uygulamalarını geliştirdiler.


Önümüzdeki yıllarda kartlar dijitalleşecek. POS’lar form değiştirecek.


Dijital kartlarla alış verişte, aşılması gereken en önemli konu pil sorunu. Fiziksel kartların, dijital kartlara karşı en büyük üstünlüğü pil bitme derdinin olmaması. Dijital kart uygulamalarında pil sorunu aşılana kadar, fiziksel kartlar hayatına devam edecek. Ayrıca pil sorunu giderilse bile, bir kesim fiziksel kartları kullanmayı tercih edecek. (y ve z kuşağı dışındaki x kuşağı ve öncesi kuşak..)


Dijital kartların pil sorunu şu an için, dijital kartın dezavantajı olarak görülse de, kaybolma, çalınma riski olmaması, yanınızda taşıma zorunluluğunun bulunmaması, güvenli olması, fiziksel kartlardaki gibi müşteriye ulaştırılmasında kurye ile ilgili sorunların yaşanmayacak olması çok büyük ayrıcalıklar olarak ortaya çıkacaktır.


Kartlar dijitalleşene kadar fiziksel kart basımı devam edecek. Ancak fiziksel kart basımında yenilikler yapılması gerekecek. Çok daha pratik çok daha kısa sürede kart basılmasını sağlayacak teknolojileri kullanan bankalar müşterilerini memnun edecek.


Fiziksel olarak basılan karta biyokimlik verisi eklenerek, daha güvenli işlem yapılması sağlanacak.


BKM’nin açıkladığı verilere göre, 2023 yılında temassız özelliği olmayan POS kalmayacak. İngiltere’de şehir içi tüm ulaşım araçlarında temassız kart kullanılmaktadır.  Temassızın kullanılmasında en büyük verimliliği sağlayacak ulaşım sektöründe Türkiye’ye bakıldığında, temassız kullanımı maalesef yaygınlaşamıyor.


Mobil POS’lara getirilecek barkod okuma özelliği ile, insanların kasada sırada beklemeleri tarih olacak. 


Ya da POS’lar form değiştirerek satış temsilcilerinin ellerindeki tabletler haline gelecek. Satış temsilcileri ellerindeki tabletlerle ilgilendikleri müşterilerin ödemelerini de alabilecekler.


İnternetten yapılan alış verişlere, hassas kart verisini  kabul eden  e- ticaret ve sanal POS firmaları için 6493 sayılı yasa ile, düzenleme getirildi. Buna göre BDDK tarafından “Ödeme Kuruluşu” lisansı almamış kuruluşlar , ödeme işlemlerini gerçekleştiremeyecekler.


E-ticaret yapan firmalar ve sanal pos firmaları, hassas ödeme verisi tutamayacak, ve saklayamayacaklar. E- ticaret firmalarının önündeki bu engelin aşılması, sanal POS firmaları arasında rekabeti arttıracaktır.


Bu anlamda düzenleme gereklerini yerine getiren PSI DSS ve SSL sertifikasına sahip sanal pos firmaları, diğerlerine üstünlük sağlayacaktır.


 


 


 

DİJİTAL DÖNÜŞÜM




Teknoloji kullanımındaki artış, her sektörde dijital dönüşümü gerekli kılıyor. Dijital dönüşüm çağının olacağı önümüzdeki yıllarda, fiziksel bağımlılıkların azalması ve zaman tasarrufu sağlayan pratik çözümler, bu pratik çözümlere getirilen güvenli yöntemler,  en çok yatırım yapılması gereken alanlar olacaktır.

Ülkemizde ekonomik ve kültürel açıdan farklılıkların çok olduğu gerçeğini düşünürsek, teknolojiyi kullanan kesimin sayısına bağlı olarak bu dijitalleşme gerçekleşebilecektir.

Ülke nüfusunun  %35’ini Y kuşağı,%22’sini X kuşağı, %17’sini Z kuşağı oluşturmaktadır. Önümüzdeki yıllarda nüfus oranının önemli bir kısmı Y ve Z kuşağından oluşacağına göre, onların eğilimlerini bilmek ve ona göre davranmak önemli. Y ve Z kuşakları yeniliklere açık, yeni teknolojilere hemen adapte olan, daha iyisi için hemen eskisinden vazgeçen kişilerden oluşuyor. Yeni teknolojileri takip eden kesim, özellikle Y kuşağının eğilimleri, dijital gelişime katkı sağlayacaktır.

İnternetten yapılan alış verişlerin, şubelerden yapılan bankacılık işlemlerin, çeşitli devlet dairelerinden yapılan vergi ödemeleri vb. işlemlerin, elektronik ortamda  yapılması giderek artacaktır. Bankaların iş birliği ile, E- devlet projelerine destek olunuyor ve SGK pirim ödemeleri, MTV, TPC ve vs. ödemeleri internet ve mobil bankacılık üzerinden yapılabiliyor, ve yapılabilen vergi ödemelerine her geçen gün yenisi ekleniyor. (Yakın tarihte tapu ödemelerinin yapılabilmesi sağlanacak.)Bankacılık sektöründe işlemlerin birçoğu, şubeler yerine, ATM’ler, VTM’ler, çağrı merkezleri, internet bankacılığı ve mobil bankacılık üzerinden yapılacaktır.

Fiziksel olarak üretilen belge/dekontların saklanması zorunluluğu ortadan kalkacaktır. Bu belgelere elektronik ortamda istenildiği zaman ulaşılabilecektir. 1 ton kağıdın 4 ağaça dek geldiğini düşünürsek, bu belgelerin kağıt olarak basılmaması, çok sayıda ağacın kurtarılması anlamına geliyor.


 Not:
X nesli, 1965-1979 arası doğanlara denir. Kurallara uyumlu, aidiyet duygusu güçlü, otoriteye saygılı, sadık, çalışkanlığa önem veren bir kuşak olarak tanımlanıyor. Bu nesil teknolojik dönüşüme şahitlik etmiştir. Dünyaya gözlerini merdaneli çamaşır makinesi, transistörlü radyo, kaset çalar ve pikapla açan X nesli sakinleri pek çok dönüşüm yaşamıştır.
Y nesli, 1980-1999 arası doğanlardır. Bağımsız olmayı severler, özgürlüklerine düşkünler ve iş yaşamlarında da farklılar. Belirlenen mesai saatleri arasında çalışmayı sevmiyorlar. Otorite ve kurallardan hoşlanmazlar.
Z nesli, 2000 yılı ve sonrası doğanlara denir. İnternet ve mobil teknolojileri kullanmayı severler. Günümüzde yaygın olan akıllı telefonlar, ipad’ler ya da tablet bilgisayarlar ile her alanda aktifler. Özellikle internet aracığıyla sosyalleşmeyi tercih ediyorlar. Çabuk tüketen bir nesildir. Fakat internet ile fazla haşır neşir olduklarından aynı anda birden fazla konu ile ilgilenebilme yetenekleri gelişmiştir.
1946-1964 yıllarında doğanlar “baby boomer” olarak adlandırılıyor. Sadakatlilik ve kanaatkârlık duyguları oldukça yüksektir.




 

27 Ocak 2015 Salı

İNOVASYON


Önümüzdeki dönemde bankacılık, telekominikasyon, inşaat vb. hemen hemen her sektörde inovasyon devri yaşanacak. İnovatif fikirlerini, değer yaratan çıktılara dönüştürme fırsatını yakalayan firmalar ise, rakiplerinden bir adım öne çıkabilecek.

Sektör ne olursa olsun, fikirlerin ortaya çıkışındaki en temel amaç, “kulanıcısının hayatını kolaylaştırmak” yaklaşımıdır.

İnovatif fikir, her zaman yeni bir fikir olmayabilir. Var olan ürünün, sürecin sürdürülebilir verimliliği için de yenileşim gereklidir. Aksi taktirde sürdürülebilir bir verimliklikten söz edilemeyecektir.

Şirketlerde inovatif çalışmaların, belirli kişi ve gruplar tarafından gerçekleştirilmemesi, mümkün olduğunca şirket geneline bu çalışmaların yayılması ve böylelikle farklı bakış açılarına sahip, farklı tecrübe ve birikime sahip kişilerle gerçekleştirilmesi önemlidir.

Önümüzdeki yıllarda neler trend olacak?

Bir kere giyilebilir teknolojik ürünler hayatımıza artık iyice giriyor olacak. Bazı hastalıkların erken teşhisinde, bu teknolojiden yararlanılabilecek.Kendini ifade edemeyen bebeklerimiz ya da evde beslediğimiz hayvanlarımızla ilgili veriler, ne sıkıntısı olduğunu ne zamandan beri bu sıkıntıların oluşmaya başladığını kayıt altına alıyor olacak.

Piyasada söz sahibi markalar, pazardaki güçlerini kaybetmemek için, giyilebilir teknoloji firmaları ile birlikte çalışmak durumunda kalacaklar.

İnternetten yapılan alış verişler, daha da yaygınlaşacak. Yaygınlaşma ile birlikte, sanal alış verişlere güvenlik için bir takım standartlar getirilmesi gerekli hale gelecek. TV seyrederken alış veriş, tv üzerinden bankacılık işlemleri yapılıyor bile..

Son yıllarda iyice popülerleşen sosyal paylaşım ağları, fonksiyonalitesini genişleterek daha popüler hale gelecek. Twitter üzerinden bankacılık işlemlerinin yapılabileceğinin açıklaması yapılmıştı geçtiğimiz günlerde..

En kıymetli varlığımızın “zaman” olduğu ile ilgili farkındalığımız, zamana yetişememekten, hep zamanın peşinde koşmamızdan dolayı oldukça arttı. İnsanlar zaman kaybetmemek için internetten alış veriş ayapıyor, ya da fiziksel pos’ta şifre girmeyi bile zaman kaybı gördüğünden temassız işlem yapmak istiyor. Önümüzdeki günlerde temassız işlem yapmak daha da popüler hale gelecek.

Şu an cüzdanlarımızda bulunan kartlar ve nakit paralar çok yakın bir tarihte olmasa da, ileride tarih olacak, cüzdanlarmızsa, anı olarak saklanacak. Biyometrik veri kullanımı yaygınlaşacak. Biyometrik verinin güvenli saklanması en büyük güvenlik sorunlarımızdan biri olacak, bununla ilgili tedbirler alınacak.

Debit ya da kredi kartı ile yapılan ödemeler= kayıt altına alınmış ekonomi demektir. Kayıt altına alınmış ekonomi ise, devletlerinen büyük hedeflerinden biridir.

Perşembenin gelişi çarşambadan belli aslında. Rakiplerimiz arasından sıyrılıp, öngördüğümüz yenilikler içerisinde fark yaratmaksa elimizde. İnovasyon dolu bir yıl geçirmeyi diliyorum J